27 Mayıs 2009 Çarşamba




Yasak Bölge (La Zona)


Yönetmen: Rodrigo Plá
Senarist: Rodrigo Plá – Laura Santullo
Yapım: 2007 – Meksika
Görüntü Yönetmeni: Emiliano Villanueva
Müzik: Fernando Velázquez
Oyuncular: Daniel- Daniel Giménez Cacho; Mariana- Maribel Verdú; Miguel- Alan Chávez; Alejandro- Daniel Tovar; Gerardo- Carlos Bardem


Basit bir hırsızlığı tahayyül edelim. Evimize biri veya birileri giriyor ve bize ait bir şeyleri bizi öldürmek pahasına almak istiyor. Bu durumda eve giren kişiyi öldürmek veya bir diğer söyleyişle “nefsi müdafaa” normal karşılanabiliyor. Peki, bu olayı büyük bir sitede insan avına çevirirsek o zaman vicdanımız biraz sızlıyor değil mi? Bu bakımdan benim iddiam Yasak bölge(la zona) filmi bize fazla sezdirmeden mülkiyet hakkını da sorguluyor.

Meksika’da varoşların arasından; dev duvarlarla ve inanılmaz güvenlik önlemleriyle ayrılmış bu kapitalizmin son noktası denilebilecek ütopik site; kendisini dışarıdan tamamıyla izole etmiş ve sözde demokratik bir şekilde yönetiliyor. Özel güvenlik görevlileri tarafından korunan ve 7/24 her tarafı güvenlik kameralarıyla izlenen bu yere bölge polisi bile izin almadan giremiyor. Ama öte yandan çalışan işçiler ve güvenlik görevlilerinin, dışarıdan alınması emek sömürüsünü ironik bir şekilde gösteriyor. Sitede insanlar tamamen dış dünyayla bağlantılarını koparmıyorlar ve geri dönüştürülebilir bir sistem içinde değiller. Yani aslında ütopik değil distopik demek daha doğru olabilir.

Filmin başında jenerikle beraber sitenin inanılmaz güzelliğini görmeye başlarız. O huzurlu ve nezih ortam başta hoşumuza gidebilir ama enteresan şekilde baştaki bu görüntüler aslında hikâyenin en sonundan bir kesittir. Aynı görüntüleri o zaman gördüğümüzde hoşumuza giden görüntünün aslında tam tersine döndüğünü ve baştaki hoşlanma duygusunun tiksintiye dönüştüğüne şahit olacağız. (Burasını Kuleshov deneylerine benzettim açıkçası aynı görüntülerin farklı çağrışımlar yaratması durumundan ötürü.)

Bundan sonra hikâye başa döner ve fırtına altındaki sitemizi görürüz. Her ne kadar tamamen güvenlikli olsa da duvarın hemen dibindeki tabelanın fırtınadan yıkılması ve duvarı delmesi bütün koruma zırhını da delmiş olur. Sanki onun yıkılmasını bekliyormuş gibi oralarda çaldıkları malın hesabını yapan üç genç de içeri nasıl dalacaklarını bilemezler? Ve Hansel ve Gretel’in cadının evini yemeğe başlamaları gibi hemen evin birine girip hırsızlık yapmaya başlarlar. İlk girdikleri evde ev sahibi tarafından fark edilince onu da öldürürler. Sonra bir alarm sesi duyarız ve başkarakterimizin huzurlu uykusundan ürpererek uyanışını görürüz. Bu uyanış sanki bize olacakların önceden habercisi gibidir. Alejandro aslında yaşadığı sitenin de bir rüya olduğunu film içinde kendi kendine öğrenecek ve ürpererek rüya ama aynı zamanda bir kâbustan uyanacaktır.

Alejandro kalktığında babasını silahını hazırlarken bulur. Filmin aslında en garip yanı bu kadar güvenli bir ortamda yaşayan bu insanların, bu kadar çok silaha sahip olmasıdır. Bunu da orada yaşayan insanların zaten genel olarak güvenlik duygusunu abartmış insanlar olmasına bağlayabiliriz. “Yoksa hiç kimse dev duvarların arasında 24 saat gözlenen bir yerde oturmak istemez herhalde.” Sonradan Alejandro ve babasıyla sokağa çıktığımızda silahını kapanın oraya gittiğini görürüz. Olay yerine vardıklarında birileri olayı açıklamaya çalışırken ki her şey ortadadır, Alejandro’nun ilk kez böyle bir olay görmüş olduğunu anlarız.(adeta bir yaşına daha girmiştir.) Eve giren iki hırsız çocuk, ev sahibi ve bir güvenlik görevlisi ölmüştür. Hırsızlık yapılan evdeki hizmetçiden hırsızların üç kişi oldukları öğrenildiği anda, işler çığırından çıkmaya başlar. Bu arada bir de üstünde durulması gereken suçsuz güvenlik görevlisinin bir site sakini tarafından yanlışlıkla vurulması durumu var. Site içerisinde öyle bir ortam var ki yanlışlıkla güvenlik görevlisini vuran adamın üzülmesi, sitenin diğer sakinlerine geldiği kadar bize de garip geliyor. Site sakinleri olayı tamamen örtbas etmekte gecikmiyorlar. Sonra rahatsız edici bir polis direk sitenin kapısında bitiyor ve sanki her yer güllük gülistanlık sadece burada problem varmış gibi içeri girmek istiyor. Site sakinlerinden öne çıkan üçü polisle konuşarak içeri girmesine engel olurlar. Birisi Alejandro’nun babası(Daniel), sert erkek gibi bir kadın(Andrea) ve yine iri yarı duygusuz bir adamdan(Gerardo) oluşan üç kişinin sitenin sözde demokrasisinde diğerlerinden biraz daha ön planda olduklarını anlayabiliriz. Gerardo polise çok düşük bir rüşvet önerir ve polis biraz da olsa gözümüze girerek kabul etmez ama tekrar dönecektir. Evlerine dönerlerken de Alejandro, yarın doğum günü olduğunu hatırlatır babasına.

Daha sonra okulun spor salonunda tüm site sakinlerini toplanmış görürüz. Çoğunluk sağlanmıştır ve toplantı açılır. Şiddetli ya da kanlı saldırılar yüzünden bölgemiz sakinleri, kanunla sağlanan tüm yasal haklarını, otomatikman kaybedeceklerdir. Yasanın bu maddesinin okunmasıyla bizde olayın neden bu kadar önem arz ettiğini anlamış oluruz. Toplantıda da nefsi müdafaa adı altında insan avını sözde demokratik bir şekilde, biraz da zorla geçirirler. Bu sayede olayı rahatlıkla örtbas edebileceklerdir. Yine bu arada kesilmeye başlayan ve film boyunca belirli aralıklarla kesilen elektrik, artık sitede hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağını gösterir sanki. Toplantıya Alejandro ve okul arkadaşları da gizlice tam da insan avı kararının alındığı esnada girerler. Hatta bu karardan aldıkları gazla ergenlikteki o gençlerin de insan avına katılmaları ve ailelerine paralellik göstermeleri gerçekten insanlık adına üzücüdür hatta bize biraz “Sineklerin Tanrısı” kitabını da hatırlatır.

Sonra da iğrenç bir pazarlığa şahit ediliriz. Ölen güvenlik görevlisinin eşini de parayla kandırmaya çalışırlar ama bu sefer de tıpkı ilk başta polisin rüşveti kabul etmeyişi gibi kadın da sanki onlara her şeyin parayla satın alınamayacağı dersini verir. Sömürülen eşinin en azından cesedini almayı başarır kadın ama otopsi yapılmaması şartıyla. Sonra yine negatif bir tesadüfle kadın ve ölen eşinin cesedi siteden çıktıkları anda giriş izni alabilen polisler de siteye girerler.

Sonra Alejandro’nun doğum gününe gideriz ve annesinin sanki olacakları biliyormuş gibi doğum günü hediyesi olarak verdiği kamerayı görürüz. Doğum günü bittiğinde de Alejandro babasının yanına gider ve orada polisin yaptığı araştırmanın başında dururlar. Rahatsız edici polisimiz burada bir olay olduğuna emindir. Ve kendince olaya ait ufak tefek deliller de bulunur. O anda evinden polise her şeyi anlatmak için çıkan güvenlik görevlisini yanlışlıkla öldüren adam da Alejandro’nun babası tarafından ustalıkla önlenir. Sonrasında ise babasının Alejandro’yu yapılması gerekenin bu olduğu konusunda ikna etmesini görürüz.

Eve geldiklerinde site sakinlerinin onların evinde insan avının nasıl olacağına dair yaptıkları planları görürüz. Annesi aklı baliğ az sayıda insandan biri olduğunu gösterir ve bu durumun çok iğrenç olduğunu suratlarına tokat gibi çarpar.

Alejandro, annesinin konuşmasından etkilenmiştir ama o da arkadaşlarına söz vermiştir. Mecburen zıpkınını alıp katılacaktır insan avına, fakat bu noktada olaylar tersine dönmeye başlar. Avın aslında onların bodrum katında saklandığını fark eder ve onu kıskıvrak yakalar ama o anda hem annesi hem vicdanı ağır basar ve çocukla enteresan şekilde kısa sürede arkadaş gibi olurlar. Bu noktadan sonra Alejandro sadece arkadaşının siteden kurtulmasını istemektedir. Miguel yani sitede kalan son hırsız siteden kaçma girişiminde bulunsa da başarılı olamaz. Bu arada polis baskısından dolayı site sakinleri durumu iyice abartıp şüphelendikleri kişilerin hayatlarına iyice müdahale etmekten çekinmezler. Bu da sanki sözde demokrasiden direk baskıcı yönetim şekline geçiştir, darbe olmuştur.

Buna paralel olarak da rahatsız edici polisimiz çocukların cesetlerini ve işine yarayacak daha sağlam kanıtlar bulur. Birkaç polis arabasıyla siteyi anında da felç etmesini bilir. Ama amiri olayı yüklü bir meblağ karşılığı görmezden gelebileceğini söyler ve bununla da yetinmeyip rahatsız edici polisimizi de uyguladığı şiddetle ilgili dosyalarla tehdit eder. Yine enteresan şekilde rahatsız edici polisin olayı kabul edemeyişini görürüz. Bunu da polisimizin de fakir mahallelerden yetişmiş olmasına ve içinde tutamadığı zenginlere karşı bir hırsı olduğuna bağlayabiliriz. Çıkarlarken de Miguel polis arabasından yardım istemesine rağmen paranın adeta körleştiren görmemezlikten gelme etkisini anında fark ederiz. Siteden çıktıkları gibi kendisine tüküren Miguel’in annesini de şiddet dosyalarına nazire yapar gibi fena bir şekilde döver rahatsız edici polisimiz.

Miguel yine site sakinlerinden kurtulup Alejandro’nun evine saklanmayı başarır. Bundan sonra Alejandro bir çözüm yolu bulur. Kameraya Miguel’in itirafını ve durumla ilgili konuşmasını kaydeder. Bunu da daha önce sözü edilen eski komşuları ünlü avukata gönderecektir. Fakat tam bu nokta da babası Miguel’i fark eder ve yakalayıp site sakinlerine haber verir. İnsanların spor merkezine toplanmalarını isterken özellikle Gerardo ve Andrea’nın tahrikleriyle çocuk çok iğrenç bir şekilde linç edilir. Bu linç sahnesinin çok çarpıcı olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar teatral ve mekanik gözüken kısımları olsa da özellikle en sonunda herkesin “ne yapıyorum ben” dercesine çekilmeleri ve mahvolmuş cesedin kadrajda kalması çok güzel olmuş. Hatta dökülen kanda uzun süre sokakta kalır. Bunu da sanki Miguel’in kanı yerde kalacak. Kimse onun akıbetini bile araştıramayacak şeklinde yorumlayabiliriz. Daha sonra evde babasının Alejandro’nun çektiği görüntüyü izleyip kahroluşunu görürüz.

Sonrasında da çöp poşetine konup çöpe atılmış arkadaşını, Alejandro alır ve jenerikte geçen görüntüyü tekrar görürüz.(Bu sefer tiksinerek, hala nasıl yaşayabiliyorlar burada diyerek) Arkadaşını mezarlığa götürüp yine defnedilmesini parayla çözen Miguel bir yandan da ilk kez dış dünyayı görmüş olur. Matrix filmindeki Neo gibi o da gerçek dünyayla tanışmıştır. Ama burjuva özelliklerini de kaybetmez hala cipinden pek inmez parasını verip arkadaşını gömdürür. Sonra Miguel’in tanıyanlara haber vermek ister ama parayı alan polisler onları da sindirmeyi başarmışlardır. Son sahnede bir köşe başındaki seyyar tezgâhtan cipinin yanında yemek yerken Alejandro’yu görürüz ama son aslında bize fazla fikir vermez acaba Alejandro geri dönüp sitedeki hayatına devam mı edecektir yoksa artık o hayatı tamamen terk mi edecektir?

Genel olarak filmin yeni yaşam tarzlarını artık ülkemizde de görülen bu site anlayışını sorguladığı kadar bir Susuz Yaz filmi kadar mülkiyet hakkı sorunsalı üzerinden de geçiyor. Emek sömürüsünü de yine mülkiyet hakkı kadar sezdiriyor. Çalışan işçilere çok göze batan kötü bir davranış olmuyorsa da (bir takım davranışlar var anahtarlarının alınması gibi) ölen bir işçinin hiçbir değeri olmadığını direk gösteriyor. Eski kölelik sisteminde insanlar kölelerine ölmemeleri için iyi bakarlarmış; ama yeni sistemde hem köle muamelesi gören işçilerin hem de hayatlarının hiçbir değeri yok; çünkü aynı ücretle yerini alabilecek dışarıda bir sürü potansiyel işçi bekliyor. Bu ikiyüzlülüğü de görebiliyoruz. Bu sitede yaşayan insanların, aslında dışarıda korktukları insanlar kadar nasıl vahşileşebileceklerini gerçekçi şekilde sunması bakımından takdire şayan buluyorum. Ayrıca film boyunca birkaç sahne dışında gerilimin hiç düşmemesi ve yoğunluğunun çok iyi ayarlanması da seyir zevkini arttırıyor. Filmin içinde tam olarak iyi bir karakterin olmaması ve sürekli bir izleme, izlenme tadı olması(güvenlik kameraları yardımıyla) değişik bir hava yaratmış. Gerçekliğin çok katmanlı yapısını da göz önüne getiren yeni bir gerçekçiliktir. (Son dönemlerdeki filmlerde sık sık kullanılmaya başlandığını farkedebiliriz.) Sonuç olarak izlenmeye değer bir film ve insanı tıpkı Alejandro’nun bundan sonra ne yapacağını göstermediği gibi izleyicisini de ne yapacağımızı bilemez bir halde bırakıyor ve düşünmeye itiyor. İzlemeyenler için iyi seyirler.

Hazırlayan: Sinan Kadife

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder